AFGANİSTAN – TEKRARLANAN “BÜYÜK OYUN”

 

 

AFGANİSTAN – TEKRARLANAN “BÜYÜK OYUN”

2021 Temmuz ayında ABD Başkanı Biden’ın 31 Ağustos’ta ABD birliklerinin Afganistan’ı terk edeceğini açıklamasından sonra Taliban güçleri, tüm dünyayı şaşırtan bir hızla 15 Ağustos’da Kabil’i kuşattı ve Kabil’in dış mahallelerine girdi. Bu durum tüm dünyada gündemin birinci sırasına yerleşirken, ülkemizde konu birçok çevrede politik magazin düzeyinde ele alınmaya başlandı. Bu nedenle Afganistan’da ne olup bittiğini biraz daha derinlemesine anlamak gerektiği ortaya çıktı. Bu yazı bu konuda bir girişim olarak kaleme alındı.

 

GREAT GAME – BÜYÜK OYUN

Afganistan’ın bugünkü dünya siyasi haritasındaki konumu aşağıda verilmiştir:

Afganistan, Doğu – Batı ve Kuzey – Güney doğrultusunda Asya kıtasında hem fiziki ve hem de siyasi olarak kritik bir konumda olduğu görülmektedir. Bu nedenle de MÖ 500’den günümüze kadar, Asya kıtasındaki çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerden en önemlisi Afganistan oldu.

1756-1763 yıllarında yapılan savaş sonucu İngiltere, Fransa’nın elinden Hindistan’ı aldıktan sonra, Rusya’nın Türkmenistan’ı alıp Afganistan’a yönelmesi üzerine, İngiltere’nin, bölgedeki konumunu ve çıkarları korumak üzere Afganistan üzerindeki oyunları başladı. 200 yıl sürecek olan bu süreç, siyasal literatürde “GREATE GAME – BÜYÜK OYUN” olarak adlandırılmaktadır. Burada amaç, hem Afganistan’ın Rusya’nın eline geçmesini engellemek ve hem de 18. YY’nin ikinci yarısında Ahmet Şah Dürrani yönetiminde tarihte ilk kez birliğini sağlayan Afganistan’ın Hindistan’ı ele geçirmesini engellemek oldu.

Büyük Oyun’un başlangıcı olarak 19. YY başında, Napolyon’un Rusya ile birlikte Hindistan’ı işgal etme girişimi olduğu belirtilmektedir. Ancak Napolyon’un daha sonra Rusya’ya saldırması nedeniyle bu girişim gerçekleşmezken, daha sonraki yıllarda Rusya’nın İran’ı yenilgiye uğratıp Hindistan için daha büyük bir tehlike olması üzerine İngiltere savunma hattını Afganistan sınırında çizdi ve Afganistan, İngiltere ile Rusya arasında bir hesaplaşma bölgesi haline geldi.

Bir süre sonra İngiltere denetimi altına giren Afganistan’da uzun süren iç savaşlar ve taht kavgalarının ardından Nisan 1919’da başlayan 3. Afganistan – İngiltere savaşı sonrasında Habibullah Han idaresindeki Afganistan İngiltere’yi yenilgiye uğrattı ve İngilizler Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. Bu sırada suikaste uğrayan Habibullah Han’ın yerine geçen oğlu Emanullah Han, Afganistan’ın bağımsızlığını ilan etti. Yeniden başlayan savaş sonrası, Afganlar İngilizleri bir kez daha yenilgiye uğrattı.

8 Ağustos 1919’da imzalanan Ravalpindi Anlaşması ile Afganistan 20. YY’nin ilk Müslüman bağımsız ülkesi oldu.

Emanullah Han, köleliği kaldırdı, ilköğretimi zorunlu hale getirdi ve çağdaşlaşma yolunda ilk adımları attı ve bu arada yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile de ilişkileri geliştirmeye önem verdi.

Sonraki yıllarda Emanullah Han’ın oğlu Zahir Şah tarafından 40 yıl boyunca yönetilen ülkede, Davut Han tarafından 1973 yılında gerçekleştirilen darbe sonucunda, Afganistan’da krallığa son verildi ve Afganistan Cumhuriyeti kuruldu.

 

 

AFGANİSTAN VE SSCB

1917 Ekim Devrimi sonrasında SSCB, Çarlık Rusyası’nın Afganistan üzerindeki amaçlarına son verdi ve bağımsız Afganistan’ı destekledi. SSCB, Afganistan’ı tanıyan ilk ülke olurken, SSCB’yi tanıyan ilk ülke de Afganistan oldu. Afganistan, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni de tanıyan ilk ülke oldu.

Afganistan, Türkiye tarafından da 1952 yılına kadar desteklendi. Afgan ordusunun eğitiminde ve yapılandırılmasında SSCB’nin yanı sıra, Türk askerleri ve teknisyenleri de görev aldı. Türkiye, NATO’ya üye olması sonrası tüm personelini geri çekti ve Afganistan askeri personeli yalnızca SSCB’de eğitildi. Sosyalist kültürle yetişen bu subaylar Afganistan politikasında da etkili oldular ve ülkede sol rüzgarlar estirmeye başladılar.

Kruşçef’in doğrudan Afganistan’ı ziyaret etmesi ve buna Davut Han’ın da Moskova’yı ziyaret ederek karşılık vermesi sonucu iki ülke arasında ilişkiler giderek yoğunlaştı ve hatta 1954 yılında yaşanan gıda kıtlığında Afganistan’ın yardımına yalnızca SSCB koştu.

Bunu izleyen yıllarda SSCB tarafından Afganistan’a büyük ölçüde ve karşılıksız maddi yardımlar yapıldı ve 1960 yılından itibaren ülkenin tüm alt yapısı SSCB tarafından inşa edildi.

Afgan nüfusunun %40’ını Peştunların oluşturması ve Pakistan’daki Peştunistan bölgesinde ayrılık rüzgarlarının esmesi sonucu, ABD tümüyle Pakistan’ın yanında yer alırken, SSCB ise doğal olarak Afganistan’ın yanında yer aldı.

Bu süreçte ABD ile SSCB arasında denge politikası izlemeye çalışan Afganistan’da, Davut Han 1973 yılında, solcu subayların desteği ile iktidarı aldı. Ancak, iktidarı almasında kendisine destek veren ve içlerinde Nur Muhammed Terakki ve Babrak Karmal’ın da bulunduğu subayları tasfiye etmek istemesi sonucu, 1978 yılında Afganistan Demokratik Halk Partisi tarafından iktidardan uzaklaştırıldı.

 

SERV DEVRİMİ VE SSCB İŞGALİ

27-28 Nisan 1978’de gerçekleştirilen ve Fars takviminin ikinci ayı Serv ayı olduğu için Serv Devrimi adı verilen askeri darbe ile Davut Han devrildi ve öldürüldü. Oluşturulan devrim konseyinin başına geçen Nur Muhammed Terakki, adı değiştirilen Afganistan Demokratik Cumhuriyeti'nin devlet başkanı oldu.

Devrim sonrası Afganistan’da okuma yazma seferberliği, ekonominin ulusallaştırılması, kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi, toprak reformu gibi bir dizi reform yapılmak istendi. Ancak bu reformlar Kabil dışına taşınamadı. Ayrıca iktidarda bulunan Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin (ADHP) Perçem ve Halk kanatları arasında da iktidar kavgası başladı.

Ülkenin yönetilemez duruma gelmesi sonucu, Afgan Hükümetinin onay verdiği şüpheli olduğu halde, 24 Aralık 1979’da Brejnev Afganistan’a müdahale kararı aldı ve 40. Ordu ile Afganistan’a müdahale edildi. Müdahale sonucu aslında sınıfsal bakış açısı olan ADHP’nin Halk kanadı iktidardan uzaklaştırılarak, yerine milliyetçi Perçem kanadından Babrak Karmal yönetimine getirildi.

SSCB’nin Fırtına-333 Harekatı adı verilen operasyonu, aslında aynı yıl gerçekleşen İran İslam Devrimi’nin Afganistan’ı da etkilemesinin önüne geçmekti. Fakat 1979 yılında ülkenin büyük bir kısmı merkezi hükümetin kontrolü dışına çıktı ve kökten dinci grupların kontrolüne geçti.

Babrak Karmal ülkedeki karışıklıkla baş edemeyeceğini zaten bildiğinden veya zaten bu amaçla iktidara getirildiğinden, Karmal tarafından Sovyet Ordusu Afganistan’a davet edildi ve 27 Aralık 1979’da 85 bin (bazı kaynaklara göre 115 bin) kişilik Sovyet Ordusu ülkeye girdi.

Bu tarihten sonra başlayan ve 1989’a kadar süren iç savaşta, ABD din motivasyonu ile devrim karşıtı güçleri örgütledi ve silahlandırdı.

Serv Devrimi’nin en önemli dinamiği olan SSCB’in askeri müdahalesinin, Afganistan’a sosyalist bir ülkenin dost bir ülkeye yardım elini uzatması mı, yoksa Çarlık Rusyası’ndan miras kalan Büyük Oyun aktörlüğünün bir yansıması mı olduğuna karar vermek gerekiyor. Ancak SSCB’yi yöneten anlayışın sosyalizmden adım adım uzaklaştığı bir dönemde gerçekleşen bu müdahaleyi, sosyalist bir dayanışmadan daha çok “işgal” sözcüğü tanımlamaktadır. Zaten müdahale sonrası, ADHP’nin sınıf mücadelesini esas alan Halk kanadının iktidardan uzaklaştırılıp yerine milliyetçi unsurları barındıran Perçem (Farsça’da bayrak demektir) kanadının iktidara getirilmiş olması da “niyeti” açık etmektedir.

Babrak Karmal ülkeyi 1986’ya kadar “yönetebildi”. Fakat başarısız olması nedeniyle SSCB tarafından iktidardan uzaklaştırılıp, Devrim Konseyi Başkanlığına yine ADHP Perçem kanadından ve eski gizli polis şefi olan Muhammed Necibullah getirildi.

14 Nisan 1988 yılında, Cenevre’de, Afganistan, Pakistan, SSCB ve ABD temsilcileri, Afganistan’da siyasi sorunun çözümlenmesine ilişkin anlaşmalar imzaladı.

15 Şubat 1989 yılında son Sovyet askerinin de Afganistan’dan ayrılmasıyla SSCB’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından, SSCB Necibullah’a destek vermeye devam etti. Ancak bu destek SSCB’nin 1991’de çökmesi sonucu kesildi. Ülkeden çıkmayı ret eden Necibullah, 1996 yılında Kabil’e giren Taliban tarafından, sığındığı BM binasından çıkartıldı ve linç edilerek öldürüldü.

Bu savaş sırasında, Üç Dünya Teorisi bakış açısıyla, Çin Halk Kurtuluş Ordusu birlikleri Afgan mücahitlerini destekledi. Bu destek doğrultusunda mücahitlerin Pakistan'da yer alan eğitim kampları Çin sınırları içerisine taşındı, Çinli askeri danışmanlar bu kamplarda mücahitlere askerî eğitim verdi ve bununla birlikte yüzlerce uçaksavar füzesi, roketatar ve makineli tüfek desteği sağlandı.

 

TALİBAN HAREKETİ

Kaynaklar Taliban hareketinin kuruluşunu 19 YY’ye kadar götürmektedir. Hindistan Müslümanlarının 1857 yılında İngilizlere karşı ayaklanmaları ve ağır bir yenilgiye uğramalarının ardından 1867 yılında Mevlana Muhammed Kasım Nanotavi tarafından Deoband’da Dar’ul-Ulum Medresesi ve 1898‘de de Aligarh Müslüman Üniversitesi kuruldu.

Bu iki okul SSCB işgali sonrasında Afganistan’da, özellikle iç savaşta sahipsiz kalan çocukları dini eğitimden geçirerek cihat yapılmasında etkili oldu. Bu çocuklar, bu okullarda verilen son derece katı bir dini eğitimin ardından askeri eğitimden de geçirilerek, amaçları İslami bir devlet kurmak olan savaşçılar haline getirildi.

1989’da SSCB’nin çekilmesinin ardından, İslami gruplar arasında çıkan, 30 bin kişinin öldüğü ve 1995’e kadar süren çatışmaların ardından, bu çatışmalara taraf olmaktan kaçınan Taliban Hareketi ülkede etkili olmaya başladı ve ABD, Pakistan ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen Taliban 1996’da Kabil’e girerek Afganistan’da iktidarı ele geçirdi.

 

İKİNCİ “BÜYÜK OYUN”

Afganistan’da güçlü bir merkezi hükümet kurulmasını isteyen ABD’nin asıl amacı bir an önce Orta Asya petrollerinin ve Türkmenistan doğal gazının Afganistan üzerinden güvenli geçiş şartlarının yaratılması idi.

Arjantin petrol şirketi Baridas ve ABD petrol şirketi Unocal arasında Orta Asya petrol ve doğal gazının Afganistan üzerinden sevki için kıyasıya bir rekabete girişildi. Taliban’ı cepheye süren güçler iç savaş sırasında çoktan Afganistan’dan geçecek petrol ve doğal gaz hatlarının planlamasını yapmaya başladılar. Pakistan, Baridas ile bu planlamayı yaparken, ABD de Unacal ile bölgeyi kontrol altına almak istiyordu. Başlangıçta Baridas ile anlaşan Türkmenistan, daha sonra bölgede ABD etkinliği kurulunca, Unocal ve Suudi Delta Oil Company ile anlaşmanın yollarını oluşturmuştu. Unacal ayrıca Rusya şirketi Gazprom’a da % 5 pay vermeyi planlıyordu. 1995 yılında yaşanan bu gelişmelerde, iktidara geldiğinde Unacal ile anlaşacağına kesin gözüyle baktığı Taliban’a, ABD sınırsız destek vermeye başladı ve Taliban’ın iktidarı alması sağlandı.

Ancak umulan olmadı ve bir dizi gelişmenin ardından 1997 yılında aynı anda hem Arjantin’e hem de ABD’ye giden Taliban heyetleri her iki ülke ile, tanınma da dahil olmak üzere, pazarlıklar yapmaya başladı. Öyle ki, Taliban Heyeti ABD’de Houston’da ağırlandı. ABD şirketi Unacal karşında güç kazanmak isteyen Baridas, ABD şirketi AMACO ile ortaklığa girdi ve sonunda Taliban ile anlaşma yapmayı başardı.

ABD, her ne kadar Taliban’ı kararından vaz geçirmeye çalışsa da, bunda başarılı olamadı ve “imdadına” 11 Eylül 2001’de yaşanan ikiz kuleler saldırısı yetişti. ABD, 11 Eylül’ü kedisine savaş ilanı kabul etti ve İngiltere ile birlikte 7 Ekim 2001’de Taliban’a karşı savaş başlatarak ve Taliban’ı iktidardan uzaklaştırarak Afganistan’ı işgal etti.

 

ABD’NİN AFGANİSTAN’I İŞGALİ

11 Eylül saldırılarının ardından 12 Eylül 2001’de NATO üyesi devletler, saldırının dış güçlerce yapıldığının kanıtlanması durumunda BM Anlaşmasının 51. Maddesi gereğince, ABD’nin kendini savunma hakkı bulunduğu ve diğer NATO üyesi devletlerin de ABD’ye yardım etmesi gerektiği şeklinde bir karar aldı ve bunu BM’ye bildirdi. Ancak BM Güvenlik Konseyi’nin 1368 ve 1373 sayılı kararlarında ABD’nin 11 Eylül saldırıları nedeniyle herhangi bir ülkeye karşı güç kullanabileceği şeklinde bir ifade olmamasına karşın, BM’nin etkisiz kalması sonucu hukuksal zemini olmadığı halde ABD Afganistan’ı işgale başladı. Bu süreçte Rusya ve Çin başta olmak üzere Pakistan, Tacikistan, Suudi Arabistan’ın da içinde bulunduğu pek çok ülke ABD’ye destek verdi ve Taliban Dünya’dan yalıtıldı.

Afganistan’a yönelik “Operation Enduring Freedom - Sonsuz Özgürlük Operasyonu (OEF)” ABD ve İngiltere tarafından 7 Ekim 2001’de başlatıldı.

5 Aralık 2001’de Afganistan’da Taliban karşıtı grupların katıldığı Bonn Antlaşması sonucunda, Eski kral Muhammed Zahir Şah’ın Roma Grubu, Ahmet Geylani’nin Peşaver Grubu, Gulbeddin Hikmetyar’ın Kıbrıs Grubu ve Raşid Dostum’un Kuzey İttifakı temsilcilerinin katılmasıyla, Hamid Karzai liderliğinde geçici bir hükümet oluşturuldu.

20 Ağustos 2009’da yapılan ancak hiçbir demokratik yanı olmayan seçimler sonucunda ABD desteği ile Karzai yeniden Başkanlığa seçildi. Ancak ülkedeki yolsuzluklar ve diğer yandan Peştunistan bölgesinde etkili olan Taliban güçlerinin tasfiye edilememesi, Afganistan’da istenen “istikrara” ulaşılmasını sağlayamadı.

Afganistan ülke nüfusu içinde %40~45 gibi büyük bir orana sahip olduğu tahmin edilen Peştunlar, Afganistan’ın en ciddi politik gücüne sahiptirler. Peştunlar dışındaki nüfus dağılımı %27 Tacikler, %9 Hazaralar, %9 Özbekler, %4 Aimaklar ve %3 Türkmenler olarak şekillenmektedir. SSCB’ye karşı savaştan itibaren son döneme kadar Afganistan’ın en önemli politik ve askeri gücü olan Taliban Peştun kökenlidir ve Peştun nüfusu tarafından desteklenmektedir.

ABD işgali sırasında NATO güçleri Peştunistan’da kontrolü sağlayamadı ve hatta bu bölgeye girilemedi.

ABD güdümlü hükümetin uygulamaları Afganistan’ın tümüne yayılamadı. Halkın ancak en fazla %15’i temiz suya ve elektriğe ulaşabildi. ABD işgali sonrasında güvenliğin sağlanamamış olması nedeniyle de, ABD’ye umut bağlayan halkın büyük bir kısmının bu desteği de yok oldu.

Afganistan’nın ABD tarafından işgali sonrasında, Orta Asya doğal gazının Basra Körfezi’ne taşınması amacıyla, Orta Asya Doğalgaz Boru Hattı (Central Asia Gas Pipeline) olarak da tanımlanan Türkmenistan-Afganistan-Pakistan doğalgaz hattı projesinin hayata geçirilmesi için ABD’li UNACAL şirketi yeniden çalışmalara başladı ve Mayıs 2002’de Afganistan, Pakistan ve Türkmenistan arasında yeni bir anlaşma imzalandı. Ancak Taliban’ın tasfiye edilememesi ve hatta tersine yeniden ülkenin üçte ikisini kontrol eder duruma gelmesi, projenin hayata geçirilmesi için gerekli istikrar ortamının yaratılmasına engel oldu.

Bunun dışında, Pakistan’da önemli bir Peştun nüfus bulunması nedeniyle, Karzai yönetiminin, Pakistan’daki Peştun bölgesinin Afganistan’a katılarak büyük Afganistan kurma hayali, buna ek olarak Afganistan ve Pakistan Peştun bölgelerinin birleşerek ayrı bir Peştunistan Devleti kurma olasılığı, Pakistan’ın, son dönemde ABD’nin göz yumması nedeniyle de, Taliban’a desteğini arttırdı. Afganistan’da, ABD’den “dersini almış” olarak iktidara gelecek Taliban’ın Afganistan’ın tümüne hakim olduğunda ayrı bir Peştun devleti kurma olasılığının olmayacağı ve bundan sonra da ABD çıkarlarına zarar vermeyeceği konusunda alınmış muhtemel güvence ile ABD Afganistan’dan çekildi ve yönetimi Taliban’a yeniden bırakmakta bir sakınca görmedi.

 

DEĞERLENDİRME

Afganistan’da aydınlanma, İran ve Osmanlı İmparatorluğu ile eş zamanlıdır. Ancak Abdülhamit’in tahttan indirilerek II. Meşrutiyetin ilanı olarak gerçekleşen 1908 devrimi sonrasında I. Savaş sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kapitalist yolu seçmesi ve ardından da 1950 yılında ağırlıklı olarak tekelci sermayeye iktidarı devretmesi “istikrar” sorunu yaratmazken, Afganistan’ın Sovyet etkisinde kalması, emperyalist ülkeler açısından sorun olmuştur.

Öte yandan, her ne kadar ülkeler arası dayanışma dense de, SSCB’nin bu ülkeye yönelik son dönem politikalarına sosyalist dayanışma deme olanağı yoktur. Lenin, aynı topraklarda yaşayan ezilen bir ulusun ayrılma hakkının her koşulda sosyalistler tarafından tanınması gerektiğini söylerken, ezilen ulusun milliyetçilerin önderliğinde ayrılma talebine söz konusu olduğunda, sosyalistlerin eleştirmekle birlikte, buna karşı durmamaları gerektiğini söyler. Çünki milliyetçilik temelinde bir ayrılığa karşı durulduğunda, iki ulusun işçi sınıfı arasında doğacak düşmanlığa dikkat çeker. Bu açıdan bakıldığında, SSCB’nin Afganistan işgali açık bir şekilde Leninzmin inkarı olmuştur. Nitekim bu işgal sonucunda hem Afganistan halkları ve hem de Sovyet halkları ile Afgan halkları arasında büyük bir düşmanlık doğmuş ve bununla da kalmayıp bu düşmanlık Sovyet halkları arasında da baş göstermiştir.

Öte yandan, SSCB işgali ne kadar yanlışsa, SSCB’nin aniden Afganistan’ı yüzüstü bırakıp “kendi başınızın çaresine bakın” demesi de o kadar yanlış olmuştur. Bu karar, Afganistan’ın bugünkü sonucunu doğuran önemli bir etmendir.

ABD ise bu durumdan faydalanarak, bölgeye tümüyle yerleşmiştir. Taliban’ı iktidara taşıyan ABD, kendinden bağımsız hareket etmeye heveslenen Taliban’ı iktidardan uzaklaştırmış ancak geçen sürede bu bölgedeki çıkarlarının Taliban’ın iktidarda olacağı bir Afganistan’da daha az zarar göreceğine karar vererek iktidara yeniden Taliban’ın gelmesinde bir sakınca görmemiştir.

ABD’yi ilgilendiren konu, Afganistan’da yönetimde kim olursa olsun, bu bölgedeki çıkarlarıdır. Ancak geçen sürede ABD, Afganistan’daki projelerini Taliban’a rağmen gerçekleştiremeyeceğini, Taliban ise, ABD’ye rağmen iktidarda kalamayacağını öğrenmiş gözükmektedir. Bu nedenle, yakın bir gelecekte Orta Asya Doğalgaz Boru Hattı projesinin tamamlanacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Çin ise, Taliban’a verdiği desteğin karşılığında, Afganistan’daki zengin lityum rezervlerini işletmeye hazırlanmaktadır.

Öte yandan, emperyalist işgaller ve bu işgallere karşı yürütülen savaşlar ulus bilincini geliştiren bir dinamik yaratmaktadır. Bu nedenle Afganistan’da bir Peştun milliyetçiliğinin de gelişmesi kaçınılmaz olacaktır. Her ne kadar, İslamiyet ümmetçiliği ile milliyetçiliğin bağdaşması zor gibi olsa da, Afganistan’da da “Peştun-İslam sentezi” ideologlarının türemesi beklenen bir sonuç olacaktır.

Afganistan halkları acılarla dolu geçecek uzun bir sürecin başındadır. Kurtuluş ise ancak emperyalizme, gericiliğe ve faşizme karşı yürütülecek uzun, sabırlı, kararlı ve ne yazık ki kanlı bir mücadele sonucunda gelecektir.

 

Bu çalışmada faydalanılan kaynaklar:

  • 18. Yüzyıldan Günümüze Kadar Afganistan’ın Jeostratejik Önemi - Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
  • ABD’nin Afganistan Politikasının Açmazları: Bölgesel Bir Analiz - Hilal ÖNAL
  • Afganistan’da Sonun Başlangıcı: Serv Devrimi – Baran Yancı
  • Avrasya’nın Büyük Güçlerinin Mevcut Afganistan Politikaları: Rusya, Çin, Hindistan ve İran - Alexander KNYAZEV (Çeviren: Sercan Doğan)
  • Büyük Oyun – Wikipedi
  • Serv Devrimi ve Afganistan
  • Soğuk Savaş, Afganistan, Libya – BİANET
  • Sovyet ordusu, neden Afganistan’a gönderildi? - Vlidamir Putin – Sputnik
  • Sovyet-Afgan Savaşının Bitişinin 20. Yılında – Sol Haber
  • Ulus İnşası Neden Afganistan’da Başarısız Oldu? – Daron Acemoğlu (Çeviren: Elgiz Çakır)
  • Afganistan’ın Doğal Kaynakları Nasıl Değerlendirilecek? - www.amerikaninsesi.com